Her yıl 7-17 Aralık tarihleri arasında kutlanan Mevlanayı Anma törenleri , farklılıkları düşmanlık sebebi olarak görmeyen,aksine pişmanlıkların geri dönüşünü,doğruya
giden yolun başlangıcı olarak gören, gönül ve ilim insanı; bana bu günümüzü
ve yarınlarımızı düşündürdü. İçimden onunla dertleşmek,günümüzde ki hallerin küçük bir kısmını da olsa bir mektupla
onunla paylaşma ihtiyacı duydum.
Saygıdeğer Mevlana,
Anlayamadığım,kabullenemediğim,insana ve insanlığa yakıştıramadığım o kadar çok
işler varki; karıştırmadan, unutmadan hepsini yazmaya nerden başlasam ki...
Bugün aynı apartmanlarda onbeş,yirmi aile birbirimizden habersiz yaşıyoruz. Birbirimizin ayak seslerini duyar, fakat kimse kimsenin gönül sesini duymaz olmuşuz.
Acılar da sevinçler de varlık da yoksulluk da hep yalnız yaşanıyor. Yalnızlık duygusu
galiba insanı acımasız,duygusuz ve bencil yapıyor.
Savaşlar sizin zamanınızda da varmış, tarih kitaplarında okuyoruz, bu gün de var. Geçen
bunca zamana rağmen insanı insanlıktan çıkaran savaşları, kıyımları, yakıp yıkmaları
ortadan kaldıramadık. İnsanın sahip olma ve hükmetme hırsı binlerce yıllardır
değişmediğine göre; insanlık kıyamete kadar hep bu felaketlerle mi yaşayacak?
Bir kabul edişe göre bu güne kadar seksendörtbin peygamber ya da nebi gelmiş. Sizin
gibi insanlığa ışık olacak alimler, bilgeler ve bilginler gelmiş, ama bugün geldiğimiz hal ortada. İnsan olarak da, insanlık olarak da hala ham bir meyva ya benziyoruz.
Saygıdeğer Mevlana, artık olgunlaşmış ''İnsan-ı Kamil'' olmamız gerekmez miydi?
Sizin zamanınızda olmayan nükleer tehlike, radyoaktif artıklar, hava, toprak ve su kirliliği gibi dertlerimiz de var artık. Hepside insanın kendi çıkarından başka hiç bir şeyi umursamayan anlayışı nedeniyle bu noktalara geldiğini itiraf etmek dünyada yaşadığını,gidebileceğimiz başka bir dünyanın olmadığını bir türlü anlatıp inandıramıyoruz gözünü para hırsı bürümüş, dünya malı tamahkarlarına.
Aslında dünya idrak ve şuurla cennet haline getirebilecek iken,
şuursuz,idraksiz,hain ve bencil insanlar yüzünden cehenneme dönüşmesinin çok kolay olduğunu görmek bu kadar mı zordur?
Kalpler de bölünmüş, zihinler de.
Hiç kimse kendine benzemeyen "Diğerini"
sevmiyor. Değil "Kim olursan ol gel" demek, görmek bile istemiyor. İhtiyaçlarımız hiç bitmediği için ihtiyaç sahiplerine verecek paramız pek olmuyor.
Başımızın derde girmesini istemediğimiz için; başı derde girmiş olanlara pek yardımımız olmuyor.
Dünya malının dünyada kalacağını bilmemize rağmen ;dünya kadar malımızın olmasını
istememize,aklımız pek mani olamıyor.
Yani aklımız zayıf,duygularımız saldırgan,
insan ise; mağrur,kabadayı ,kibirli görünüşüne rağmen;mutsuz,güvensiz ve
yalnız.
Saygıdeğer Mevlana,insanın dünya sahnesine çıkmasından bu güne ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bunca peygambere, bunca alime, felsefeci, şair, edebiyatcıya rağmen bugün hala bu kadar şikayetci isek ne zaman insan, insan gibi olabilecek?
Ama düşünüyorum da eğer siz de bana cevap yazabilseydiniz mutlaka ''Umutsuzluğa kapılmak yok.Her doğan insan için doğru ve güzel olan her şeyi en başdan, bıkmadan, sabırla yeniden anlatıp, öğretin. Ne kadar çok insana ulaşabilirseniz o kadar başarılı olabilir, özlediğiniz dünyayı oluşturabilirsiniz’’ derdiniz.
Gerçekten de sürekli şikayet edip sızlanarak olumlu bir sonuca ulaşmamız imkansız. Kötülüklerin az, iyi ve güzelin çok olduğu bir dünya için samimiyetle ,sabırla mücadele etmemiz gerekiyor, siz ne dersiniz?
Yazan: Hasret Karayel
Not: Fotoğraflar için Kültür Bakanlığı, Turkishny, Nezih Uzel ' in web sayfalarından yararlanılmıştır.